Onlar Hep Oradaydı


Güzel insan Sunay Akın'ın Çınar Yayınları'ndan çıkan kitabı ''Onlar Hep Oradaydı'' genel olarak kızıldereliler ile olan hikayeleri barındırsada,olayların bağlanış şekli ve sohbet havasında yazdığı,okunması kolay zevkli bir kitap.''Kızıldereliler ve Futbol'' başlıklı yazının bir bölümünde Kelle İbrahim'in bilindik öyküsünün geçmesi beni hem sevindirdi hem de olmadık yerde rastlananlarlar olarak şaşırttı.

                                Kızıldereliler ve Futbol
 
Musa Pekin adlı şairi tanırmısınız? Londra'da ırkçılığa karşı bir etkinlikte yanıma gelip şiir kitabını uzatana kadar ben de tanımıyordum. Edebiyat dergilerinde yayınlanmış bir şiiri de yok Musa'nın. Ama Kahramanmaraş ve Sakarya spor taraftarları yakından tanır onu. Musa Pekin bu 12 yıllık profesyonel futbol yaşantısında bu takımların formasını giymiştir.
"Bir futbolcunun Toplu sevda şiirleri " adlı şiir kitabının kapağında Kahramanmaraş spor'un 1988/1989 sezonunda top koşturan on bir oyuncunun bir maç öncesi çektirdiği fotoğraf yer almaktadır. Bunlardan biri'de Musa Pekindir.
Musa futboldan ayrılış şiirinde şöyle seslenir tribünlere:

Yoksulluğunu takım aşkıyla örtenler,
Yenilgi sonrası karısını dövenler,
Düzene değil de sahada bize sövenler,
Futbol yoksulu, emek yoksulu olanlar
Hepinize elveda...  


Can Yücel de iki dizelik bir şiir yuvarlar futbol hakkında:

Dünya bir meşin toparlaktır
Allah da gol.


Futbol ingiliz denizciler tarafından taşınır Amerika'ya. Kıtanın güney kesiminde benimsenen futbol 20.yy.başlarında kentlerin varoşlarında yayılmaya başlar.

1916 yılında düzenlenen ilk Güney Amerika Şampiyonasını Şili'yi 4-0 yenen Uruguay kazanır. O yıllarda Uruguay karatenli futbolcu oynatan tek ülkedir. Dört golden ikisini Afrika kökenli Gradin atmıştır. Üç yıl sonra da sevinme sırası Brezilya'dadır. Sambacılar, Uruguay'ı 1-0 yendikleri final maçında golü atan Friedenreich'ın çamurlu ayakkabısını bir kuyumcunun vitrininde sergilerler uzun süre...

Dünya kupası maçları düzenlenmeden önce, kıtalararası ilk futbol karşılaşmaları olimpiyatlarda oynanmıştır. 1924 yılında Fransa'da düzenlenen Olimpiyat oyunlarından sonra Avrupa'dan Amerika'ya giden bir geminin üçüncü mevki yolcuları arasında bir grup genç insan görürüz. Şarkılar söyleyip dans edenlerden Jose nasazzi taş işçisi, Perucho manav, Pedro Arispe kasap, Pedro Cea ise buz dağıtıcısıdır. Hepsi de 20 yaşın altında bu neşeli yolcular, üçüncü mevkide yolculuk yaptıkları için, güvertenin bir köşesinde kıvrılıp uyumaktadırlar. Başaltlarına sırayla yastık yaptıkları ise, bir cekete sarılı Şampiyonluk kupasıdır. O gençler, olimpiyatlarda ülkelerine şampiyonluğu kazandıran Uruguaylı futbolculardır. Kolomb sonrasında, Güney Amerika'dan pek çok değerli eşya talan edilerek Avrupa'ya taşınır. Bu sefer tam tersi olmakta, Avrupa'nın çok değer verdiği şampiyonluk kupası Amerika yerlileri tarafından Doğudan Batı'ya götürülmektedir.

1924 olimpiyat oyunlarınına katılan başka bir ülkenin futbolcuları da gemi ile on günlük yorucu bir yolculuktan sonra varırlar Paris'e. Colombes Stadı yakınındaki Olimpiyat köyünde kendilerine ayrılan barakaya yerleşirlerken, aralarından biri, komşu barakaya asılan bayrağı gösterir:

-Yunanlılar!...

Çok geçmeden mavi beyaz bayrağın Yunanistan değil Uruguay bayrağı olduğu anlaşılır. Olimpiyat köyünde Uruguay'ın komşusu olan ülkenin futbolcuları, Latin Amerika yerlilerinin ufak tefek, çelimsiz hallerini görünce kendilerine rakip olmaları için dua ederler. Ama ilk maçı Çekoslovakya ile oynayacaklarını öğrenince büyük bir hayal kırıklığı yaşarlar. Yanlarında çerez gibi futbolcular dururken, kalk iri yarı çeklerle oyna olacak iş mi yani?

İlk maçta çekoslovakya'ya 5-2 yenilerek elenen ülke, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Aralarında Burhan Felek, Yusuf Ziya Öniş, Hamdi emin Çap gibi futbolcuların bulunduğu takımda yer alan Kelle İbrahim topa nasıl kafa vurulacağını öğretir Uruguaylılara, iki baraka arasındaki boş alanda!

Oyunlar bittikten sonra arkadaşları geri dönerken, Uruguay futbol takımından Jose Leandro Andreda Pariste kalır. daha doğrusu aslında bir karnaval çalgıcısı olan Andreda'ya kalması için baskı yapılır. Andreda çalım atıyor, topa kafa ile vuruyor ve şut çekiyordu... "Eee ne var bunda" diyebilirsiniz. Avrupalı hiç mi futbolcu görmemişti? Andredanın bir ayrıcalığı vardı ama... O da Avrupanın gördüğü ilk kara tenli futbolcu oluşudur!

Önce kıyafeti değiştirilir zenci futbolcunun Avrupaya ayağında sandalet, sırtında eski bir ceketle gelmişti. Gazetelerin magazin sayfalarında çıkan fotoğraflarda ise boynunda fuları, ellerinde eldivenleri ve bastonuyla poz vermektedir. Gece kulübü sahipleri ondan para almamakta, hatta cebine para koymak için yarışmaktadır. çünkü, Andreda nereye gitse insanlar oraya üşüşmekteve zenciyi izlemek için birbirinin sırtına çıkmaktadır.

Gün gelir bıkılır Andredadan. Çaldığı her kapı yüzüne kapanmakta, gittiği her yerden kovulmaktadır.

Andreda, Uruguaydaki yoksul evine geri döner. Hasta yatağında yatarken, evin kapısı açılır bir gün... İçeri giren futbolcu arkadaşlarıdır. yalnız bırakmazlar karatenli dostlarını. Andreda, yakalandığı verem hastalığından son nefesini vermeden önce mutluydu, gülümsüyordu yüzü... çünkü başucunda ki arkadaşlarıyla Avrupayı dize getirdikleri maçları konuşurlarken, futbol maçı yapan çocukların sesleri açık pencereden içeri girip tüm odayı dolduruyordu...

Güney Amerikadaki çocukların bir tek düşü vardır; futbolcu olmak. Brezilyalı yoksul ailenin çocuğu da bu düşle tekmeler teneke kutuları. Futbol topu bir lükstür onun için. ayağından hiç eksik etmediği kutuyla öylesine bütünleşir ki , asıl adı olan Edson Arantes do nascimento unutulur ve tekmelediği kutunun çıkardığı sesle anılır: "Pele...Pele...Pele..."
Share on Google Plus

About Hoazin

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.
    Blogger Comment
    Facebook Comment

2 yorum:

  1. bu hikayeyi türkmax de ki programda daha uzun ce kendi azından dinlemiştim.Kafayla sektirme rekorundanda bahsediyor.Bu blogun ilk kuruluşuda bu hikayedir ilk yazım bununla alakalıydı.

    YanıtlaSil
  2. semtimizsevdamiz.blogspot.com/2008/05/1924-paris-olimpiyatlar-ve-beykoz.html

    YanıtlaSil